Trafik Sıkışıklığı Tarihe Karışır mı?
Genel Bilgi ve Haberler
1985 tarihli ‘Geleceğe Dönüş’ (Back to the Future) filminde Michael J. Fox’un canlandırdığı Marty McFly’ın DeLorean’ını anımsatan uçan arabalar hayal olmaktan çıkıyor.
Dünyada trafik sıkışıklığı sorunu giderek artıyor. Yapılan analizlere göre örneğin geçen yıl İstanbul’da bir şoför yılda ortalama 6,5 gününü trafikte bekleyerek geçirdi.Istanbul, Tokyo ve New York gibi megapollerde yaşanan trafik sorununa çözüm üretmeye çalışan Japon Skydrive adlı bir şirket, geçenlerde bu yıl içinde test edip 2020’de insanlı uçan araçlar pazarına sokmayı planladığı “dünyanın en küçük uçan arabası” VTOL’ü tanıttı. VTOL (Vertical Take-off and Landing) teknolojisini kullanarak dikey şekilde kalkıp inebilen araç, ilk bakışta iki kişilik bir drone’u andırıyor.
Skydrive CEO’su Tomohiro Fukuzawa’nın verdiği bilgiye göre araç, kapıdan kapıya şehir içi kullanımına uygun, kompakt araba boyutunda ve çok hafif. 8 motoru ve sabit kanatları var. Çevre dostu aracın, elektrikli arabaya benzer şekilde 10-15 dakikada dolabilen ve 2-3 saat kullanılabilen bataryaları var. VTOL, helikopterin aksine pervanesi olmadığı ve motoru da elektrikli olduğu için fazla ses de çıkarmıyor. Otonom uçabildiği gibi istenirse bir pilot tarafından da yönetilebiliyor. 2023’te düzenli uçuşlara başlaması planlanan VTOL ile tek seferlik kısa bir uçuşun 40-50 dolara mal olması planlanıyor. Tekerlekli bir arabadan çok daha kısa zamanda yolcuları istedikleri yere ulaştırması ise en büyük avantajı. Aslında VTOL sadece uçmuyor, gerekirse düz yolda da sürülebiliyor. Menzili de 30 kilometre.
Elektrikli arabaların yollarda giderek daha çok görüldüğü şu günlerde uçan araba konusu son zamanlara dek sürekli hayal edilen ancak bir türlü ticari olarak gerçekleştirilemeyen bir projeydi. Ne var ki son 10 yılda araç yapımında gittikçe daha hafif malzemeler kullanılmaya, batarya teknolojisi gelişmeye başladı, otonom sürüş yazılımı da ilerledi. Geçen ay İsviçre’nin Davos kentinde yapılan ve dünya liderlerinin de katıldığı Dünya Ekonomik Forumu’nda konuyla ilgili yapılan açıklamalara göre önümüzdeki birkaç yıl içinde dünyanın farklı yerlerinden 20 civarında büyüklü küçüklü firma kendi uçan araç tasarımını piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Airbus ve Boeing dışında örneğin Über, Teksas’ta iki nokta arasında hizmet verecek bir sistemi gelecek yıl test edecek. Alman Volocopter firması ise trafiğin sıkışık olduğu Singapur’da bu yıl uçan taksi denemelerine başlayacak.
Trafik sıkışıklığı dışında deprem, tsunami, nükleer santral kazası, toprak kayması gibi doğal felaketleri yıllardır ardı ardına yaşayan, hatta bazen 2011’de olduğu gibi aynı yıl içinde hepsiyle birden baş etmek zorunda kalan Japonya’da ise uçan arabanın kırsal yerlere acil yardım götürme, nükleer santrallerin güvenliğini sağlama gibi farklı kullanım alanlarının da olabileceğinden bahsediliyor. Bu amaçla fizibilite çalışmaları Toyota’nın finanse ettiği Cart!vator gibi gönüllü girişimler ve Skydrive gibi ticari şirketler ile Japonya Ekonomi, Ticaret ve Endüstri Bakanlığı (METI) işbirliğinde koordine ediliyor.
Engeller neler?
Bütün bu gelişmelere bakıp hemen yarın bir uçan araba sahibi olabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Öncelikle pilot sertifikanızın olması gerek. Ayrıca altyapı, araç donanımı ve hizmet sunumu açısından aşılması gereken engeller var. Binlerce uçan taşıtın dolaşacağı bir ortamda güvenlik herkesin kafasındaki en büyük soru işareti. O nedenle şu anki hava trafik kontrolünün yerine tamamen yeni bir sistemin kurulması şart. Bu da havacılık alanında yeni yasalar çıkarılmasını ön görüyor.
Tekerlekli arabaların aksine uçan arabalar için otoban, köprü gibi büyük altyapı yatırımı gerekmese de bu araçların nereden kalkıp nereye ineceği ve park edeceği de ayrı bir muamma. Şu an için bina tepelerindeki heliport’lara benzer “vertiport”lar düşünülüyor. METI’nin Dijital Strateji yöneticilerinden Kenji Mikami, Tokyo’da gazetecilere yaptığı açıklamada bu amaçla Tokyo’nun uçan araba kullanımına elverişli hale getirileceğini ve yeni bir şehir planının çıkarılacağını umduğunu söyledi. Dünyada nüfusun yoğun yaşadığı her şehrin böyle devasa bir yatırıma gücünün olup olmayacağı ise tartışılır.
Bu araçların izleyecekleri optimum yolun bir kazaya yol açmadan algoritmalar tarafından oluşturulması düşünülüyor. Dolayısıyla gelecekte uçuşların tamamen otonom olacağına inanılıyor. Ancak bu sistemin hacklenmeyeceğini kimse garanti edemez.
Ayrıca genel kamuoyunun onayı da gerekli. İnsanların, kafalarının üzerinde sürekli gidip gelen uçan araçlar görmeye alışmaları gerekiyor.
Diğer bir nokta, uçan araç servisini kimin sağlayacağı ve operasyonların nasıl yönetileceği. Şu aşamada herkesin özel uçan araç sahibi olmasından ziyade Über gibi taksi uygulamalarını kullanacağı varsayılıyor.
Skydrive’dan Tomohiro Fukuzawa, hayalinin uçan Japon anime kahramanı Doraemon’un mottosunda olduğu gibi “herkesin her yere gidebildiği bir dünya” olduğunu söylüyor.”Sabah kalkıp verandanızdan veya binanızın çatısından havalanarak işe gidebileceksiniz” diyor.