Emojilerin İnsan İlişkilerine Etkisi Tartışılıyor
Genel Bilgi ve Haberler
Teknolojinin gelişimiyle birlikte, insanların iletişiminin emojilerle sınırlı kalmaya başladığı ne derece doğru?
Uzman Klinik Psikolog Berra Baş, “İnsanlar, anbean yalnızlaşıyor” dedi. Baş, toplumun büyük bölümünü ilgilendiren yalnızlık psikolojisini, yalnızlığın beraberinde getirdiği sorunları ve yalnızlıktan korunma yollarını anlattı.
Literatüre ve terapilerimizdeki güncel kullanıma baktığımızda, yalnızlık durumunun genel tanımında, ‘sosyal izolasyon’ kavramıyla karşımıza çıktığını görüyoruz. Aslında, bu his, beyin tarafından yönetiliyor ve insanlar, bu duyguyu ‘negatif ve iç soğutan bir duygu’ olarak tanımlıyor. Aslında yalnızlık hissi doğru değerlendirildiğinde etkili bir sinyaldir. Nasıl ki, ateşimiz çıktığında vücudumuz bize fizyolojik bağışıklığımızla ilgili bir sorun olduğunu haber veriyorsa; yalnızlık hissiyle de psikolojik olan dış dünyayla ve kendimizle barışıklığımızla ilgili bir sorun olduğunu haber vermektedir. Ani gelişen bir olayla artan mutsuzluk, boş vermişlik, değersizlik, kararsızlık, el-ayak boşalmaları, titreme, terleme, işe yaramazlık, öz denetim odaklarında ara ara kontrol yitimi ile devam edebilir.
Günümüzde insanlar sanal ortamda iç dünyalarını gizleyebiliyor. Sahte kalabalıklar içerisinde yalnızlık hissi söz konusu olabilir. Burada kişi, kronik olarak kendisine adeta bir maske takar. Maskesi sayesinde, etrafı insan selidir. Birçok arkadaşı ve sosyal ortamı vardır. İnsanlar, kendisiyle vakit geçirmekten keyif alır. İnanılmaz enerjiklerdir. Bu bireyler evde farklı, dışarıda farklıdır. Kendi iç dünyalarında yargılayıcıdırlar, kendilerine aşırı eleştirel yaklaşırlar, tatmin olmazlar, memnuniyetleri kısıtlıdır, maddiyat ve sosyal statü aşırı önemlidir.
Yakın ilişkilerinde, eşleriyle sıkıntılı olduklarında dahi, aşırı sevgi gösterimiyle tam tersi bir izlenim vermeye çalışırlar. Böylelikle, iç dünyalarındaki sıkıntının yansıtılmaması adına sahte “güvenli bir alan” açmaya çalışırlar. Kendi iç dünyalarında kendileriyle barışık olmadıkları için, sahte kimlikleriyle yarattıkları kişiliğe bir süre sonra kendileri de inanırlar. Yaşadıkları kaotik döngü, ne kadar yalnız olduklarını gölgeleyememeye başladıklarında ise, ikilemde kalırlar. Ağlama nöbetleri, öfke krizleri, yanlarındaki insanları aşağılama reaksiyonları bu dönemde ivme kazanır. Yakın ilişkilerinde de, partnerlerine karşı gitgide yalnızlaşırlar. Bu durum, narsist ve histriyonik kişilik bozukluğu olan hastalarda çok yaygındır. Yine öfke kontrolsüzlüğü olan anksiyete bozukluğu hastalarında ve depresyon hastalarında da gözlemlenmektedir.
Psikolog Berra Baş, yalnızlıktan korunmak için şu önerilerde bulundu:
• Daha çok dışarı çıkmak (örneğin kitap okuma aktivitesini dahi, dışarıda sakin bir kafede ya da denize bakan bir bankta oturarak gerçekleştirmek),
• Uzun zamandır görüşemediği birkaç arkadaşa buluşma teklif etmek (düzenli aralıklarla buluşmaları tekrarlamak),
• Etkinliklere yeniden başlamak (ilgi duyulan bir kursa kayıt olmak, sinemaya gitmek, müzikale katılmak, tiyatro izlemek),
• Erken uyuyup erken uyanmak,
• Kurulan ilişkiler sırasında daha nazik ve sabırlı kalmayı başarmak ve ilişkiyi sürdürebilmeyi devam ettirebilmek,
• Kendinize kötü geldiğini düşündüğünüz ve olumsuz enerjisiyle baskı altına almaya çalışan insanlardan uzak durabilmek,
• Eğer ilişki yaşadığı kişi ile birlikteyken yalnız olduğu hissi mevcut ise, çift terapisi desteği alabilmek,
• Bireysel olarak yalnız olduğunu düşünüyorsa, psikoterapi alarak durumun ne olduğu fark ederek yaşamı kaliteli hale getirebilmek, yalnızlık hissiyle baş etmekte faydalı olmaktadır.
Kaynak:CNN Türk