Dijital Özgürlük ve Güvenlik
Blog & Makaleler
Haber alma veya bilgi edinme; binlerce yıldır süre gelen, on binlerce farklı metotla elde edilen ve devletlerin dolayısıyla toprak bütünlüğü içerisinde ki vatandaşlarının hayatta kalma durumunu belirleyen en önemli etkenler arasındadır.
M.Ö. 600’lerde bilge Sun Çe, “Bilgi, düşmanını iyi tanıyandan edilmeli” vurgusu ile haber almanın sınır ötesinden geleceğine ışık tutuyor. Yine M.Ö. 300’lü yıllarda Büyük İskender, Pers İmparatorluğu ile yapmış olduğu savaş uzayınca, askerlerine mektup yazdırıyor. Mektuplarında sitem dolu, psikolojik olarak yenik düşmüş olanlar geri planda bırakılırken, umut dolu ve mücadeleci askerler önemli noktalara getiriliyor. Bu da iç haber almanın önemi vurguluyor.
Günümüzde savaşlar ve haber alma teknikleri bu kadar kanlı ve canlı olmasa da bizlerin gelecekte nerede, nasıl yaşam süreceğimizi belirliyor. Artık harpler sahada değil, dijital dünyada yapılıyor. Örneğin; “kim ne yapsın benim telefonumu, fotoğraflarımı” cümlesi bireysel bazda doğruluk sağlasa da, savunulan tez kolektif düzeyde tamamı ile doğruluğunu kaybediyor. Açık kaynak haber alma noktası durumdaki sosyal medya ve yarı kapalı bilgi edinme kaynağı konumundaki dijital cihazlarımız maalesef ki toplu sosyal veri, toplu sosyal analiz içeriklerine konu oluyor. X bölgesinde yaşayanlar hangi saatte uyurlar, hangi saate yazışırlar, hangi saatte ne yemek yerler, sinirlerini neler bozar, onları neler mutlu eder, onların psikolojisini neler bozar gibi birçok unsuru elinde bulunduran yabancı servisler, kendi devletlerinden gelecek talimat ile sizin algoritmanıza uygun Psikolojik Harp unsurlarını devreye sokabilir.
Psikolojik Harp yalnızca günümüze ait bir husus değil. Öyle ki 2.Dünya Savaşının sonlarına doğru savaşı kaybedeceğini anlayan Hitler, “UFO” araçlarına benzeyen gemiler tasarlayıp başta ABD olmak üzere Müttefik Devletlerin halklarına korku yaymak ve bu yolla harpte psikolojik avantaj sağlama durumunu gözetti.
ABD bundan çok etkilenmiş olacak ki Pentagon tarafından “ÇOK GİZLİ” olarak açılan 9.Bölge (uzaylıları araştırma merkezi) ne hikmetse Hollywood filmlerine senaryo oluşturmanın ötesi geçemedi. Ancak ne zaman başı dara düşse örneğin; ABD’de yakın zamanda kimyasal atıktan etkilenen bölgelerin gündeme geldiği haberlerin yerine UFO mu göründü haberlerinin ulusal bazda yer etmesi son derece “sevimli” diyebiliriz.
Herkes başkalarının ayıplarını aramak yerine önce kendine baksın düsturuyla, teleskobu kendimize çevirelim. Bakıyoruz ki bir yanda özelikle sosyal medya üzerinde deprem HAARP ile yapıldı algısının oluşturulması, diğer yanda savaş gemileri ile isterseniz yardım ederiz söylemlerinin olması. Şu hususta kimsenin şüphesi olmasın! En büyük onlar, onlardan başka büyük yok! Ne yaparsa onlar yapar! Onlar için sizler acizliğe bürünmüş insanlarsınız.
Bundan etkilenmiyorum deseniz de sosyal medya araçları üzerinden yalan bilgi yayılıp manipülasyon yapılıyor. Kendinizi çaresiz hissettirerek, yaşamış olduğunuz topraklara ve altında yaşamız olduğunuz bayrağa olan aidiyetininiz ve güveniniz azaltılmaya çalışılıyor. Ayrıca ne kadar inkar ederlerse etsinler sosyal medya üzerinden oluşan siber açıklarla hizmet verdikleri kullanıcıların verilerini Big Datalarında topluyorlar. Elbette bunun birçok çıkış noktası var. Devletlerin yegane varlığından biri de vatandaşlarının düşünce özgürlüğünün güvenliğini sağlamaktır. Vatandaşların düşüncelerini özgürce belirtmesinin yolu provokatörlerden arındırılmış bir internet evrenidir. Buna ek olarak devletler vatandaşlarının bilgi güvenliğini sağlamakla da mükelleftir. Bu anlamda geçtiğimiz günlerde Tiktok’un, Kanada’daki hükümet cihazlarına ve Amerika’daki kamu kurum cihazlarına yüklenmesi yasaklanırken mevcutta kullanım var ise silinmesi istendi.
Dijital özgürlüğün içerisinde güvenliğini sağlamak ve dolaylı yoldan vatandaşların psikolojisini optimum seviyede tutmak, psikolojik harp etmenlerini engellemekten geçiyor.
Bu süreçte Türkiye, dezenformasyon araçlarını kullanmayı, çeşitli internet sitelerine ve sosyal medya uygulamalarına erişimi engellemeyi, verilerimizi istatistiğe dökmeye çalışan, vatandaşları dolandırmaya çalışan internet sitelerini kapatma işlemini, tamamıyla halkının psikolojik harp e maruz kalmasını önleme amaçlı yapıyor. Ancak dezenformasyonu temizleme işlemi yapılırken bile, manipülatörler Sun Çe’nin öğretisiyle yola çıkmışlar gibi (“Bilgi, düşmanını iyi tanıyandan edilmeli”) bizleri iyi tanıyan sosyal medya ve dijital araçlar üzerinden , bilgiyi kirletilme yoluna gidiliyor.
Doğruluğundan emin olmadığımız bilgileri paylaşmanın ne denli acı verici olduğunu, yakın zamanda yaşamış olduğumuz deprem felaketinde deneyimledik. Emin olmadığımız bilgilerini paylaşamamamızın gereği yanında, interneti ve sosyal medyayı kendi gelişimimize, ruhsal, fiziksel ve zihinsel fayda sağlayacak şekilde kullanmakta mümkün, hatta en iyisi diyebiliriz. Sizlerde dezenformasyon ve internet kısıtlamaları, özgürlüğümüzden mi çalışıyor yoksa güvenliğimize mi katkı sağlıyor, yorumlarda belirtebilirsiniz.