Yapay Zekânın Tarihindeki İlk Kilometre Taşları
Blog & Makaleler
Yapay Zekânın Tarihindeki İlk Kilometre Taşları
Yapay zekâ (YZ), insan zihin kapasitesini taklit eden ve makineleri “düşünme” becerisiyle donatmayı amaçlayan bir bilim dalı olarak ortaya çıktı. Bugün hayatımızın bir parçası haline gelen yapay zekâ teknolojilerinin temelini atan gelişmeler, yüz yıllar öncesine dayanmaktadır. Bu makalede, yapay zekânın tarihindeki önemli kilometre taşlarını ele alacağız.
Modern yapay zekânın temelleri, İngiliz matematikçi Alan Turing’in çalışmalarına dayanır. 1950 yılında yayınladığı “Computing Machinery and Intelligence” başlıklı makalesinde, bir makinenin “düşünme” kapasitesine sahip olup olmadığını anlamak için bir test önerdi. Turing Testi, bir insanın bir makine ile insanları ayırt edemeyecek şekilde iletişim kurması durumunda, makinenin “zeka” sahibi olarak kabul edilmesini temel alır. Bu test, yapay zekâ kavramını bilimsel bir zemine oturtan ilk adımlardandır.
1942 yılında bilimkurgu yazarlığının öncülerinden Isaac Asimov, “Runaround” adlı hikayesinde Üç Robot Yasası olarak bilinen kuralları tanıttı. Bu yasalar, gelecekte yapay zekâ ve robotların insanların güvenliği ve etik kurallar çerçevesinde hareket etmesini hedefliyordu:
- Bir robot, bir insana zarar veremez ya da bir insanın zarar görmesine seyirci kalamaz.
- Bir robot, birinci yasa ile çelişmediği sürece insanların emirlerine itaat etmelidir.
- Bir robot, birinci ve ikinci yasa ile çelişmediği sürece kendi varlığını korumalıdır.
Bu yasalar, yapay zekâ etiği konusundaki ilk çalışmalardan biri olarak öne çıkmış ve teknolojik gelişmelere etik bir perspektif kazandırmıştır.
1956 yılında Dartmouth Koleji’nde yapılan bir konferans, yapay zekânın bir bilim dalı olarak kabul edilmesinin başlangıcı oldu. Konferansa John McCarthy, Marvin Minsky, Nathaniel Rochester ve Claude Shannon gibi bilim insanları katıldı ve bu etkinlikte “yapay zekâ” terimi ilk kez ortaya atıldı. Konferansta makinelerin insanlar gibi öğrenme, düşünme ve problem çözme kapasitesine sahip olabileceği tartışıldı.
Allen Newell ve Herbert A. Simon tarafından geliştirilen Logic Theorist, yapay zekânın ilk bilgisayar programlarından biridir. Bu program, matematiksel teoremleri kanıtlamak için tasarlandı ve Bertrand Russell ile Alfred North Whitehead’in “Principia Mathematica” adlı eserindeki bazı teoremleri başarıyla kanıtladı. Bu gelişme, yapay zekânın matematiksel problem çözme yeteneklerini ortaya koyması açısından kritik bir adımdır.
Joseph Weizenbaum tarafından geliştirilen ELIZA, yapay zekânın doğal dil işleme (NLP) alanındaki ilk başarılı uygulamalarından biridir. ELIZA, bir Rogerian terapist gibi davranarak kullanıcıların girdilerine anlamlı tepkiler verebiliyordu. Basit bir algoritma kullansa da insanlar, ELIZA ile gerçek bir diyaloğ kuruyormuş gibi hissetti. Bu gelişme, makinelerle etkileşimdeki ilk “insanımsı” adım olarak kabul edilir.
Frank Rosenblatt tarafından geliştirilen Perceptron, yapay sinir ağlarının ilk örneklerinden biridir. Perceptron, insanların beynindeki nöronların çalışma biçiminden esinlenmiştir ve temel bir öğrenme algoritması sunmuştur. Bu çalışma, derin öğrenme (deep learning) teknolojilerinin gelişmesine ışık tutmuştur.
Stanford Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilen Shakey, dünyanın ilk “akıllı” robotlarından biri olarak kabul edilir. Shakey, çevresini algılayabilir, nesneleri analiz edebilir ve bağımsız hareket edebilirdi. Bu robot, yapay zekânın gerçek dünyaya uygulanabilirliğine dair önemli bir kanıt oluşturdu.
Herbert Simon ve Allen Newell tarafından geliştirilen General Problem Solver (GPS), soyut problem çözme yeteneği kazandırmayı amaçlayan ilk sistemlerden biriydi. GPS, insanların problem çözerken kullandığı mantık adımlarını taklit ederek önemli bir bilimsel temel sağladı.
Yapay Zekânın Tarihindeki İlk Kilometre Taşları
Yapay zekânın gelişiminde ilk adımlar, bilimsel çalışmalardan ilham alınan teorik çalışmalarla başlamış ve zamanla teknolojik yeniliklerle desteklenmiştir. Alan Turing’in teorik yaklaşımları, Isaac Asimov’un etik çıkışları ve bilim insanlarının algoritmik gelişmeleri, bugün yapay zekânın geldiği noktaya ışık tutmuştur. Bu kilometre taşları, hem teknolojik ilerlemenin hem de etik sorumlulukların bir arada düşünülmesi gerektiğini göstermektedir.
Ali Değişmiş