Bu Hastalığa Sahip Olanlar Aynada Yüzünü Bile Tanıyamıyor!
Blog & Makaleler
50 İlk Öpücük filmini hatırlıyor musunuz? Henry ve Lucy birbirinden hoşlanan iki gençtir. Aralarında ciddi bir ilişki de başlamak üzeredir. Ta ki Lucy’nin hafıza problemi ortaya çıkana kadar. Lucy, sabah uyandıklarında Henry’i tanımaz. İlk başlarda ne olduğuna anlam veremeyen kahramanımız daha sonra olayın aslını öğrenir. Lucy, geçirdiği bir kaza sonrası o günün ardından yaşadıklarını hatırlayamaz. Kazadan sonra tanıştığı insanları da tabi. Henry ise yılmadan her gün kendini ve yaşadıkları aşkı yeniden hatırlatır. Her günlerini ilk anları gibi yaşarlar.
Ama Prosopagnozi hastalarının etrafında Henry gibi sabırlı kişiler olmayabilir. Nedir bu dediğinizi duyar gibiyim. Lucy’nin durumu ile birebir aynı değil belki ama yine bir anımsama sorunu yaşatıyor hastalığa sahip olanlara. Prosopagnozi, yani yüz körlüğü yaşayan kişiler, bazen aynada gördükleri kendi yüzlerini bile tanıyamayabiliyorlar.
Duyarız bazen etrafımızdan : “Ay benim hiç yüz hafızam yoktur. Çabuk unuturum insanları” gibi serzenişler. Prosopagnozi, bunun çok daha ötesinde bir sorun. Çünkü bu hastalar, kendi yüzlerini bile tanıyamayabiliyor. Öncelikle şunu belirtelim ki Prosopagnozi hafıza kaybı gibi bir sorun değil. Sadece beynin bazı fonksiyonlarının zarar görmesi veya çalışmamasıyla ilgili.
Bu hastalığa sahip olan kişilerin, beyninin yüzleri tanıma kısmı çalışmıyor. Bazı kişilerde ise o bölgenin hasarlara maruz kalması sonucu hastalık ortaya çıkıyor. Bunun yanı sıra tümör baskısı olanlar, herhangi bir cerrahi komplikasyon gelişenler ve Alzheimer hastalarında da bu sorun ortaya çıkabiliyor. Yapılan son çalışmalar ise otizm ve Asperger Sendromu yani otizme bağlı bir spektrum bozukluğu olan kişilerde rastlanma oranının daha fazla olduğunu ortaya koydu.
Elbette hastalığın herkeste tezahürü farklı. Hasarın çok az olduğu kişiler, yakınlarını tanısa da sürekli görüşmediği, daha uzak olduğu kişileri yani kendisine yabancı olanları anımsayamayabiliyor. Orta derecede hasar durumundakilerde durum biraz daha ileri. Bu kişiler, ailesini, okul veyahut iş arkadaşlarını tanıyamıyor. Hastalığın en ileri seviyesindekiler ise artık kendi yüzlerini bile tanıyamayacak noktaya geliyor. Bunun daha ilerisinde kişi yüzleri, nesnelerden ayırt edemeyecek noktaya geliyor.
En ilginç yönü de ne biliyor musunuz? Eğer kişinin beyni bu hasarı erken çocukluk döneminde almışsa insanların yüzlerini tanıyamadığını fark etmeden hayatını sürdürüyor. Ve vakaların büyük bir çoğunluğu da doğuştan geliyor.
Peki, bu hastalığı nasıl saptıyor tıp dünyası derseniz, bazı durumlarda hastalara ünlü kişilerin yüzlerinin gösterildiği testler yapılıyor. Ama bu testlerin de standartlaştırılması güç olduğu için sonuç almak zorlaşabiliyor. Bunun yanı sıra Benton Yüz Tanıma Testi kullanılıyor. Nöropsikologlar tarafından yüz tanıma becerilerini değerlendirmek için kullanılan bu test, çocuklara oynatılan eşleştirme oyunlarına benziyor. Hani iki aynı nesnenin kartlarını bulmaya çalışırlar ya. Onun gibi. Bireylere altı test yüzünün üzerinde bir hedef yüz gösteriliyor ve hangi test yüzünün hedef yüzle eşleştiğini tanımlamaları isteniyor. Bu testlere göre de kişinin prosopagnozi olup olmadığı ya da hangi derecede olduğu saptanıyor.
Prosopagnozi teşhisinin konulması, bu sorunun giderilmesi için yeterli değil. Çünkü bilinen, tanımlanan spesifik bir tedavi yöntemi yok. Ancak insan yüzlerini tanımaya yardımcı olacak tedavi edici stratejilerin veya normal yüz işleme mekanizmalarını restore etmeye çalışan tekniklerin, tüm prosopagnozi hastaları için işe yarar bir çözüm olabileceği düşünülüyor.
Bu tedavi yöntemlerine cevap veremeyenler ise tam bir ipucu avcısı. Nasıl mı? Dışarda bir kereliğine gördükleri insanları tanımamaları bir sorun değil. Ama etraflarında sürekli gördükleri insanları, saçlarından, onlarla özdeşleşmiş kıyafetlerinden ya da takılarından tanıyorlar. Eğer duyacak düzeydeyse de sesinden tanıyabiliyorlar.
Belki gündelik hayatı çok olumsuz yönde etkileyen bir rahatsızlık değil ama düşününce kimse sabah kalktığında aynada gördüğünün ne olduğunu bilmeden yaşamak istemez. Hele sevdiklerinin yüzünü tanıyamamak çok zor olsa gerek. Bilhassa sevdikleri nezdinde. Sıradan bir eylemin bile hayatımız için ne kadar önemli olduğunun farkında mısınız? O yüzden fırsatımız varken sevdiğimizin yüzüne doya doya bakalım.