Dijital teknoloji devrimi ve sosyal bilimler
Blog & Makaleler
Dijital teknoloji, sosyal araştırmalarda yeni bir bilim devrimine yol açabilir. İnsanlar, teleskop ve mikroskop gibi ekipmanlar aracılığıyla canlı organizmalar ve yaşadıkları fiziksel dünya hakkında bilgi edindiler. İnsan davranışlarını ve toplumları uzunca bir süre incelediğimiz halde, insan davranış biçimlerini gözlemlemek için teleskop veya mikroskop kadar güçlü bir araca sahip olmadık.
Teknoloji ile birlikte gelişen veri işleme ve yapay zeka teknikleri, sosyal bilimlerde kullanılabilecek hale geldi. Çok daha büyük miktarlarda veriler işlenerek toplum davranışları analiz edilebilir, alışkanlıklar ise saptanabilir duruma geldi. Tabi bu verilerin büyük bir kısmı interneti kaynak olarak alıyor.
Bilimsel devrimler nasıl başlar?
Bilimsel devrimler, yeni araçların keşfi ile başlar.
Örneğin , teleskobun icadından beş yüz yıl önce , Danimarkalı Matematikçi Tycho Brahe, “usturlab”ı gök cisimlerini gözlemlemek için kullandı.
Gezegensel nesnelerin yerleri hakkında veri topladı. Verilerin ne anlama geldiğini anlamadı, ama yine de onları topladı. Brahe tarafından toplanan veriler, matematikçi Johannes Keppler’in hesaplamaları için temel oluşturdu. Keppler, Brahe’nin verilerindeki kalıpları saptadı ve gezegenlerin bir elips şeklinde hareket ettiğini keşfetti.
Yüz yıl sonra, Isaac Newton , yeryüzü teorisini formüle etti ve doğanın nasıl çalıştığına dair anlayışımızda farklı çığırlar açtı. Yer çekimini keşfeden insan, gezegenlerin ve yıldızların hareketlerini anlamakla kalmaz, aynı zamanda uyduları, uzay yolculuğu ve GPS gibi teknolojileri de üretebilen sistemin ilk adımını da atmış olur.
Anlaşılacağı gibi bilimin ilerlemesi yeni gözlem araçlarının keşfi ile mümkün olabilmektedir. Matematikçiler çalışmaları ile evrene olan anlayışımızın devrimini bu şekilde gerçekleştirdiler.
Sosyal Araştırmalarda Karşılaşılan Zorluklar
Sosyal bilimciler, doğal veya fiziksel bilimler alanındaki bilim adamlarının aksine yeni teorileri test etme ve keşfetme konusunda temel sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır. Çünkü sosyal bilimler fen bilimleri gibi ölçme ve değerlendirmede net sonuçlar vermez.
Araştırmada bilimsel yöntem gözlemlemek ve denemektir. Fizikçiler araştırdıkları elektronlarla röportaj yapamaz, biyologlar da DNA ile söyleşi gerçekleştiremezler. Sosyal bilimciler ise araştırmaları konusundaki sonuçlara soru sorarak ulaşabilirler. Bu da yapılan anketlerle sağlanır.
Anket araştırmalarında problem, insanların bazen davranışları veya tutumları hakkında kesin yargı bildirememeleridir. Örneğin, bir kişiye akıllı telefonunu günde kaç kez kontrol ettiğini sorabilirsiniz ancak gelecek olan cevap doğru olmayabilir. Dahası, nadiren de olsa insanların yalan söyleme tutumları vardır.
Dijital Teknoloji, Toplumsal Araştırmayı Nasıl Revize Edebilir
Dijital teknoloji insanların davranış ve tutumlarını kaydeder. GPS donanımlı telefonlarımız mobil verileri, bankalar ve kredi kartı şirketleri ise harcama modellerimizi kayıt altına alır. Sosyal medya ise ruh hali ve düşüncelerimizi yakalar.
Büyük verileri işleyen bilgisayar sistemleri sayesinde, insan davranışlarının toplumsal ve bireysel etkileri gözlemlenebilir, topluluğun fikirleri ve eğilimleri hesaplanabilir hale geldi.
Yine de internete dayalı sosyal araştırmalar, bilim insanlarının da anlayışlarını içerebilir. Bu da etik kaygıların oluşmasına sebebiyet veriyor. Kişisel bilgilere erişim ve rızasız kullanım da bu etik kaygıların oluşmasında büyük önem sahibi olarak karşımıza çıkmakta.
Bazı teknoloji şirketleri, kullanıcılarının iznini almadan deney yapmaya devam ediyor. Facebook’un kullanıcıların zaman çizelgelerinde nelerin ortaya çıktıklarını belirlemek için kullandığı algoritma bunun en basit örneklerinden bir tanesidir.
Dijital medya kullanan insanlar olarak, farkında olmadan çeşitli deney ve araştırmaların bir parçası oluyoruz.
Kaynak: Futurizm