Veri depolama sistemlerinin geçmişi ve geleceği
Blog & Makaleler
Veri depolama alanları geçmişten günümüze çokça değişkenlik gösterdi. 1745 yılında delikli kartlar ile başlayan macera 1 ile 0’ın dansını içeriyordu. Olmak ya da olmamaktı. Bu gün ise veri depolamada çok farklı aşamalara geldik.
Veri depolama bilindiği üzere sabit verilerin saklanması, muhafaza altına alınması veya taşınması amacıyla fiziksel yapıya ulaştırılması süreçlerini içeriyor. 1745’te kullanılmaya başlanan delikli kartlar, günümüz bilgisayarlarının teknolojisine kaynaklık etti. Programlamanın ilk örneklerinden olan bu delikli kartlar çağın makinelerinin çalışmasına kaynaklık ediyordu. Bu konsept sonrasında farklı varyasyonlarla devam etti. Taki 1950’lere kadar.
1950’li yıllara geldiğimizde verilerimizi manyetik şeritlere atmaya başladık. Böylece kısıtlı teknoloji bir nebze de olsa aşılmış oldu. Geliştirilen her ürün kapasite, hız ve taşınabilir olarak veri depolama sistemlerini bir adım ileriye taşıdı.
1963 yılına geldiğimizde kaset ve çıkarılabilir hard diskler, 1966 yılında ise delikli şeritler karşımıza çıktı. Disketler, CD’ler ve Zip sürücüleri derken milenyum çağının başlaması ile birlikte SD kartlar ve USB Flash bellek teknolojilerine geçiş yaptık. Bu teknoloji sandığımızdan daha da hızlı gelişme gösteriyor. Öyle ki 90 lı yılların kült dizilerinden olan X-Files’ın bir sahnesinde kocaman dağı kapsayan veri merkezi olduğu ve bu veri merkezindeki toplam veri miktarının 10 tane 10 GB’lık harddiski doldurabilecek kapasitede olduğu betimleniyordu. 90’lı yıllarda 100 GB’lık verinin depolanması uçuk bir fikir iken şimdilerde microSD kart ebatına bu verileri sığdırabiliyoruz ya da bulut (Cloud) teknolojisi ile verilerimizi sadece kendimize ait fiziksel sunucularda yedekleyebiliyoruz.
En güncel teknoloji olarak ise uzmanlar hologram depolama üzerinde çalışıyor. Hologram depolama sayesinde 1 cm’lik alana 1 TB’lık veriler sığdırabileceğiz. Henüz geliştirme aşamasında olan teknoloji veri depolamada sonraki aşamamız olacak gibi gözüküyor.