haber algımızı değiştiren foto muhabirliği
Genel Bilgi ve Haberler
Foto muhabirliği, 19. yüzyılın ortalarından itibaren haberleri imgeler aracılığıyla sunarak dünyayı algılama biçimimizi değiştirdi. Savaş fotoğrafçılığı olarak başladıktan sonra, yavaş yavaş spor dahil haber değeri taşıyan tüm olaylara, hatta foto makaleler aracılığıyla uzun hikâye anlatıcılığına kadar genişledi.
Kimileri LIFE gibi fotoğraf dergilerinin kapanmasıyla birlikte foto muhabirliğinin en parlak dönemini geride bıraktığını iddia etse de, foto muhabirleri yeni teknolojilere ve mecralara uyum sağlayarak günümüz toplumunun önemli hikâyelerini anlatmayı sürdürüyor.
Savaş Fotoğrafçılığı ve Foto Muhabirliğinin Kökeni
Foto muhabirliğinin kökleri, savaş fotoğrafçılığına ve Kırım Savaşı’ndaki çalışmalarıyla alanın öncüsü konumunda bulunan Roger Fenton‘a dayanıyor. Savaşın etkilerini gözler önüne seren imgeleri ortaya çıkaran Fenton, tarihin ilk resmi savaş fotoğrafçısıydı. Çalışmaları The Illustrated London News‘te[i] yayımlanmış, böylelikle kitleler ilk defa bu türden haber imgeleriyle karşılaşmıştı.
Görsellerle haber sunmak, teknolojik gelişmeler sayesinde mümkün olmuştu. Eski fotoğraflar gravürle basılıyordu, bu teknolojiyi kullanan ilk haftalık yayın da The Illustrated London News‘tü.
Amerikan İç Savaşı sırasında fotoğrafçı Mathew Brady, Harper’s Weekly[ii] için muharebe meydanlarından sahneler yakaladı. Brady, sağ salim dönemeyebilecekleri ve yakınları için bir portreleri olmasını isteyebilecekleri düşüncesiyle ilk fotoğraflarını birlikler yola çıkmadan önce çekmeye başlamıştı. İlgi alanı kısa süre içinde savaşa kaydı ve savaş alanlarını ziyaret etmek için doğrudan ABD Başkanı Lincoln’dan izin aldı.
Amerikan İç Savaşı’nda bir kamp ve yaralı bir asker. (Fotoğraf: Mathew Brady)
1861’de Amerikan İç Savaşı’nı fotoğraflamaya başladı, teknolojik sınırlar nesneler hareket halindeyken fotoğraf çekmesine engel olsa da, kimi zaman ateş hattında kaldı. Brady, her biri mobil bir karanlık odaya sahip 20 asistandan oluşan dev bir operasyona liderlik ediyordu. Bütün fotoğrafları bizzat çekmediği için kimi zaman eleştirilse de işleri ve 1862’de açtığı ilk serginin devamındaki başarısı, onun foto muhabirliği konusunda öncü isimlerden biri olarak tanınmasını sağladı.
Toplumsal Belgeleme ve Teknolojik Gelişmeler
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında foto muhabirliği, savaş ve felaket fotoğraflarının ötesine doğru genişledi. Fotoğrafçı John Thomson, gazeteci Adolphe Smith’le birlikte Londra sokaklarındaki insanların gündelik hayatlarını gözler önüne seren bir aylık dergi çıkarmaya başladı. 1876-1877 arası yayımlanan Street Life in London, hikâye anlatıcılığı için imgeleri kullanmasıyla alanda devrim niteliğinde değişikliklere yol açtı.
Alanın ilerlemesini sağlayan iki teknolojik gelişme de mevcuttu: Yarım ton baskı ve flaş tozu (flash powder). Zamanla gravürün yerini alan yarım ton, fotoğraflarda gölgelerin tamamıyla basılmasını sağlarken baskı sürecini fazlasıyla hızlandırdı. 1900’lerin başına gelindiğinde birçok günlük gazete bu teknolojiyi kullanmaya başlamıştı. Flaş tozu gerçekçi iç mekân fotoğrafçılığına olanak sağladı, bu da dönemin önde gelen toplumsal foto muhabiri Jacob Riis‘in işi için kritikti.
New York’ta bir gecekondu. (Fotoğraf: Jacob Riis)
Danimarka göçmeni Riis, ABD’ye 1870’te geldi. Ufuk açıcı işi How The Other Half Lives(Öteki Yarı Nasıl Yaşıyor) ile New York’un kenar mahallelerinde ve gecekondularında yaşayan göçmenlerin hayatını belgeledi. Toplumsal reform için katalizör niteliğindeki eserleri, foto muhabirlerinin değişimi teşvik etmeye yönelik gücünü kanıtladı.
Altın Çağ’ın Foto Muhabirleri
1930’lardan 1970’lere kadar foto muhabirliği, teknoloji ve kamu yararının alana yeni bir boyut katmasıyla altın çağını yaşadı. Flaş lambası ve Leica 35mm kamera gibi yenilikler, fotoğrafçılığı her zamankinden daha seyyar hâle getirdi. Berliner Illustrate Zeitung, The New York Daily News ve LIFE gibi fotoğraf odaklı dergiler, geniş fotoğrafçı kadrolarına sahiplerdi ve haber neşretmek için foto makalelere başvuruyorlardı.
“Göçmen Anne”, 1936. (Fotoğraf: Dorothea Lange)
İlk Amerikalı kadın savaş muhabiri ve ilk LIFE kapağının fotoğrafçısı Margaret Bourke-White başta olmak üzere alanın önde gelen isimlerinden bazıları da kadındı. Dorothea Lange, Farm Security Administration (Çiftlik Güvenliği İdaresi) tarafından Büyük Buhran’ı belgelemek üzere işe alınan birçok fotoğrafçıdan biriydi. Belgesel fotoğrafçılık alanının öncü isimlerinden Lange, Migrant Mother (Göçmen Anne) eseriyle dönemin ikonik temsillerinden birine imza atmıştı.
Çinli kadın askerler, 1938. (Fotoğraf: Robert Capa)
Bir diğer önemli gelişme, 1947’de gazeteciler Robert Capa, David “Chim” Seymour ve Henri Cartier-Bresson tarafından uluslararası fotoğraf ajansı Magnum Photos‘un kurulmasıydı. Üyelerinin kolektif gücünü dizginleyen bu işbirliği, 20. yüzyılın önemli olaylarını haberleştirdi.
Pencap’ta bir göçmen kampı, 1947. (Fotoğraf: Henri Cartier-Bresson)
Günümüzde Foto Muhabirliği
Fotoğraf dergilerinin ve genel anlamda basılı gazeteciliğin çöküşüyle birlikte foto muhabirliği evrim geçirdi. Kendi içinde bir sanat formu olarak görülen alanın en iyilerine her yıl World Press Photo (Dünya Basın Fotoğrafları Vakfı) ve 1968’den bu yana Pulitzer Ödülü veriliyor. Spordan uzun dönemli işlere kadar uzanan sekiz farklı kategoriye ayrılan Dünya Basın Fotoğrafları Vakfı Ödülleri’ne katılan eserlerin çeşitliliği, alanın halen devam eden genişliğini ve derinliğini gösteriyor.
Batı Bengal, 1983. (Fotoğraf: Steve McCurry)
Dijital teknolojilerin doğuşu da foto muhabirliği değiştirdi. Gazetecilik etiğinin geçerli olduğu bir alanda fotoğrafta manipülasyon ciddi bir mesele. Savaş fotoğrafçılığının tarihi, büyük ölçüde tarihin teknolojik imkansızlıklarından dolayı sahnelenmiş fotoğraflarla dolu olsa da foto muhabirleri karelerin sahnelenmemesi ya da manipüle edilmemesi gerektiği düsturuyla hareket ediyor. Dijital manipülasyon her zamankinden daha kolayken doğruluk, göz önünde tutulması gereken bir mesele olarak dikkat çekiyor. Nitekim Dünya Basın Fotoğrafları Vakfı’na gelen fotoğrafların %20’ye yakını post-prodüksiyon ya da manipülasyon gerekçesiyle son aşamaya gelemeden eleniyor.
Bağdat, 2005. (Fotoğraf: Benjamin Lowy)
Sosyal medya ve onun aciliyetinin de elbette foto muhabirliği üzerinde büyük bir etkisi oldu. Birçok medya kuruluşu fotoğraf ve video görüntülerini doğrudan sosyal medya kullanıcılarından edinirken içerikte niceliğin niteliğin önüne geçme eğilimi dengelenmeli. Teknolojinin sağladığı aciliyet, saniyeler içinde yüksek kalite fotoğraf gönderebilen foto muhabirlerinin de işine yaradı.
“Rainbow Gathering”. Santa Fe, 2009. (Fotoğraf: Kitra Cahana)
Yayınlar fotoğrafçıları bünyesine dahil etmektense serbest çalışan isimlere yönelirken “Everyday Africa” kolektifi gibi girişimler, işlerini paylaşmak ve ana akım medya tarafından gözardı edilen meselelerin altını çizmek için sosyal medyayı kullanıyor. Foto muhabiri Benjamin Lowy, iPhone kullanarak yaptığı işleriyle tanınıyor. Cep telefonu fotoğrafçılığının kudretinden kaçınmaktansa onu benimsemeye yönelik işleri, 2012’de TIME‘ın kapağında yer almasını sağladı.
Bu yazı, Can Koçak tarafından Jessica Stewart’ın My Modern Met’te yayımlanan makalesinden kısaltılarak çevrilmiştir.