Veri Sızıntılarına Çözüm İki Aşamalı Kimlik Doğrulama
Siber Güvenlik Haberleri
Siber güvenlikle ilgili vakalarda sadece kullanıcı adı ve paralonanın kullanılmasının doğru olmadığı söylendi.
Veri sızıntıları ile ilgili araştırmalar ve gündeme gelen vakalar, siber güvenliğin 2018’deki durumunun iç açıcı olmadığını gösteriyor. Veri sızıntılarına dair bulguların kimlik doğrulama ve veri şifrelemenin önemini öne çıkarttığını dile getiren Komtera Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Ziya Gökalp, şirketlerin iki faktörlü kimlik doğrulama, veri şifreleme ve veri anonimleştirme politikaları belirleyerek dikkatle uygulamasının güvenlik için şart olduğunu dile getiriyor.
İmalat sanayi sektörü, veri sızıntılarında bu yıl en büyük artışa sahip olan sektör olurken, perakende, hizmet, sigorta ve sağlık sektörleri de sızıntı vakalarının artmasıyla artık daha ağır yüklerin altında kalıyor. Devlet kuruluşları, eğitim, finans sektörleri ile kar amacı gütmeyen sosyal toplum kuruluşları ise 2018’in ilk yarısına oranla %50 daha az veri ihlali yaşayarak tablonun nispeten olumlu tarafını yansıtsa da, bu alanlardaki şirketler de diğerleri gibi sızıntıların önüne geçmeyi başaramıyor.
Bu nedenle hala şifreleme kullanmayan tüm şirketlerin bir an önce harekete geçerek verilerini önce yetkisiz erişimlere kapalı hale getirmesi ve ardından şifrelemesi büyük önem taşıyor. Bu noktada iki faktörlü kimlik doğrulama uygulamalarının kullanımı kaçınılmaz oluyor. Tek kullanımlık şifre üreten uygulamalar, yüz tanıma, parmak izi tanıma, retina algılama gibi biyometrik yöntemler, açık anahtar altyapısı ve sertifika kullanımı iki faktörlük kimlik doğrulama yöntemlerine örnek olarak gösterilebiliyor. Ayrıca, özellikle mobil uygulamalar üzerinden gerçekleştirilen hesap erişimleri ile ilgili çözüm sağlamaya yönelik, kullanıcı davranış analizi ve sofistike yapay zeka uygulamaları gibi yeni yöntemler geliştiriliyor.
İki faktörlü kimlik doğrulamasının bütün sektör ve platformlara adapte edilememesini, gelecekteki tehlikelerin işareti olarak gören Ziya Gökalp, bankacılık ve sigortacılık sektörünün bu uygulamayı artık sıklıkla kullandığını ancak diğer pek çok sektörde uyum sorunu yaşandığını dile getirerek sosyal medya platformlarında da iki faktörlü doğrulama yönteminin henüz yaygınlaşmayı başaramadığını ifade ediyor.
İki faktörlü kimlik doğrulama çözümleri, kurum ve kuruluşlardaki hesaplar ve verilere erişen kişilerin doğruluğunu kanıtlamaya imkan verse de bu aşamayı geçen kişilerin bilinçsiz veya bilinçli bir şekilde veri sızdırma olasılığını ortadan kaldıramıyor. Erişim sonucu verilerin hangi formda görüntülendiği ve böyle bir formda kopyalanabilme şansının ne düzeyde olduğu gibi sorular, veri şifreleme ve veri anonimleştirmeye olan gereksinimi ortaya çıkartıyor.
Her şirketin verilerini şifrelemeye ihtiyaç duyduğunu belirten Gökalp, şirketlerin verilerini dikkatlice işledikten ve yetki erişimlerini tanımladıktan sonra veri anonimleştirme çalışmaları da yaparak ilgili verilerin sadece ilgili kişilerce görüntülendiğinden emin olmasını öneriyor.
Amerika veya Avrupa’daki şirketlerde yaşanan ve yargıya intikal eden veri hırsızlığı vakalarında, siber saldırıları gerçekleştirenler kadar şirket yetkililerinin de suçlu bulunabildiğini hatırlatan Gökalp, “Hakimler, şirket yöneticilerine ilk olarak ‘Verileriniz şifrelenmiş miydi?’ sorusunu yöneltiyor.” diyor. Veri şifreleme, kimlik doğrulama ve erişim yönetimi konusundaki adli kurallara uyulması, Avrupa’da GDPR, Türkiye’de KVKK regülasyonları ile sağlanmaya çalışılıyor.
“Veri Anahtarlarının İyi Saklanması Gerekiyor”
Veri şifrelemeye dair politikaların ciddi bir şekilde ele alınılmaması durumunda ortaya çıkabilecek en korkutucu durumlardan biri, şifrelemede kullanılan ve kritik ölçüde önem taşıyan veri anahtarlarının çalınması oluyor. Siber saldırılar aracılığıyla veri anahtarlarının bir bütün halinde kopyalanmasının şifrelenmiş verilerin deşifre olması anlamına geldiğini belirten Gökalp’e göre, anahtarların saklandığı yerin güvenlikli olmasına mutlaka dikkat edilmesi gerekiyor.
Veri şifreleme işlemlerinin Donanımsal Güvenlik Modülü olarak adlandırılan güvenlikli cihazlar üzerinde yapılması ve anahtarların da bu cihazlarda saklanması tavsiyesinde bulunan Gökalp, bu önlemi alan şirketlerdeki şifrelenmiş verilerin kopyalanması durumunda veri anahtarlarının ele geçirilemeyeceğini vurguluyor.